-
1 kendi
1. pron selbst, selber; er, sie, es;(ben) kendim ich (selbst), (sen) kendin du (selbst), kendi(si) er, sie, es (selbst), kendimiz wir (selbst), kendiniz ihr (selbst), Sie (selbst), kendileri sie (selbst);2. adj eigen;kendiminki mein, meins; der, die, das Meinige;kendi evim mein Haus, kendi evin dein Haus;kendi kitabı sein Buch, sein eigenes Buch;kendi oğlu ihr leiblicher Sohn;kendi başına selbstständig, auf eigene Faust;kendi derdine düşmek nur mit sich selbst beschäftigt sein;kendi dünyasında yaşamak weltfremd sein;kendi düşen ağlamaz wie man sich bettet, so liegt man;kendi göbeğini kesmek sich nur auf sich selbst verlassen;kendi yağıyla kavrulmak im eigenen Saft schmoren; allein zurechtkommen;kendi halinde, kendi havasında eigenbrötlerisch;kendi işini kendin yap Do-ityourself n3. refl pron sich;ben kendime güveniyorum ich verlasse mich auf mich selbst;kendimi iyi bulmuyorum ich fühle mich nicht wohl;belli ki, kendini çok üşütmüş es ist klar, dass sie sich sehr erkältet hat;kendine vor sich; mit sich selbst; ganz allein; selbst-;kendinden geçmek in Ohnmacht fallen;kendine güvenen selbstsicher;kendini atmak sich stürzen (-den aus D);kendini dev aynasında görmek sehr eingebildet sein;kendini beğenmek viel von sich (D) halten;kendini bırakmak sich gehen lassen; sich überlassen (-e D);kendini dirhem dirhem satmak zimperlich sein, fam sich anstellen;kendini bulmak wieder zu sich (D) kommen; eine Persönlichkeit werden;kendini göstermek sich zeigen, auftreten; sich hervortun;kendini ispat etmek sich behaupten;kendini ispat ihtiyacı Geltungsbedürfnis n;kendini tanıtmak sich vorstellen;kendini toparlamak sich zusammennehmen; Vernunft annehmen; zunehmen;-e kendini vermek sich hingeben D, sich aufopfern für;kendi(si)ne gelmek zu sich (D) kommen; Sache sich einrenken -
2 koyuvermek
vt1) ( serbest bırakmak) freilassen, loslassen, gehenlassen, gehen lassen2) ( oluruna bırakmak) sein lassenkendini \koyuvermek sich gehenlassen [o gehen lassen] -
3 yer
yer s\yer açmak Platz schaffen\yer almak ( bulunmak) sich befinden; ( bir projede) teilnehmen\yer etmek ( iz bırakmak) Spuren hinterlassen; ( iyice yerleşmek) sich eingraben\yerimiz yok wir haben keinen Platz; ( otelde) wir sind ausgebucht\yerine koymak auf seinen Platz stellen; ( gibi görmek) sehen als; ( saymak) halten für; ( elden çıkan bir şeyin benzerini sağlamak) ersetzen\yerini almak seinen [o ihren] Platz einnehmenfazla \yer kaplamak zu viel Raum [o Platz] einnehmen2) Lage fkendini birisinin \yerine koymak sich in jdn hineinversetzenkendini benim \yerime bir koysana! versetz dich doch mal in meine Lage hinein!3) Stelle fbir şeyi \yerinden oynatmak etw von der Stelle bewegenbirinin \yerine geçmek an jds Stelle treten\yer yarılıp içine girmek wie vom Erdboden verschluckt sein\yere düşmek auf den Boden fallen, auf die Erde fallen, zu Boden fallen\yere tükürmek auf den Boden spucken\yeri boylamak hinfallen\yerin dibine geçmek in den Erdboden versinken, sich in Grund und Boden schämen\yerle bir etmek dem Erdboden gleichmachenmantar gibi \yerden bitmek wie Pilze aus dem Boden schießen5) wohinbastığın \yere dikkat et! gib Acht, wohin du trittst!yarın gideceğim \yer... dort, wohin ich morgen gehe,...
См. также в других словарях:
kendini bırakmak — 1) kendine özen göstermemek Hadi yüzünü, gözünü yıka, tıraş ol... Ben senin hiç bu kadar kendini bıraktığını görmedimdi. R. N. Güntekin 2) çevre ile ilgisini keserek yalnız bir konuyla uğraşmak O hayalleri kuran da o hatıralara kendini bırakan da … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
atlamak — den 1) Bir engeli sıçrayarak veya fırlayarak aşmak Duvardan atlamak. Hendekten atlamak. 2) den, e Yüksek bir yerden alçak bir yere, ayaküstü gelecek biçimde kendini bırakmak Çukura atlamak. 3) e Binmek Atlasam bir vapura, şehre insem diyorum. S.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
IHTİVA' — Kendini aç bırakmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TECRİD — Açıkta bırakmak. * Yalnız başına bırakmak. Tek başına hapsetmek. * Dünya alâkalarını kalpten çıkarıp Allah a (C.C.) yönelmek. * Edb: Bir şairin kendini mücerred bir şahıs, yâni ayrı bir adam farzederek ona hitabetmesi. * Soyma, soyulma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
aç — sf., çı, cı 1) Yemek yemesi gereken, tok karşıtı Aç ne yemez, tok ne demez. Divanü Lügati t Türk 2) is. Yiyecek bulamayan kimse Ben hem öksüzüm hem yetimim hem de tam 23 saattir açım. Y. K. Karaosmanoğlu 3) mec. Gözü doymaz, haris Ne aç adam. 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sallanmak — nsz 1) Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak Dişi sallanıyor. Masa sallanıyor. 2) Bir şey belli noktasından bir yere bağlı kalmak şartıyla, o noktanın iki tarafına aynı doğrultuda ve sürekli olarak gidip gelmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzüstü — zf. 1) Yüzü yere gelecek biçimde Dişçi, kendini yüzüstü bir kanepeye attı. R. N. Güntekin 2) mec. Başlanmış fakat tamamlanmamış bir durumda Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller yüzüstü bırakmak yüzüstü kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
teslim etmek — 1) bir şeyi sahibine vermek 2) bir şeyin kullanımını, korunmasını veya mülkiyetini vermek, bırakmak, devretmek, terk etmek 3) gerçek olduğunu söylemek ... oku da parmaklarını ısırsınlar, Sara nın süsten ve fanteziden ibaret bir mahluk olmadığını… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mum olmak — 1) hırçınlığı, yaramazlığı bırakmak 2) argo razı olmak O bu işe çoktan mum olmuştur ama kendini naza çekiyor … Çağatay Osmanlı Sözlük